Çalışma Bakanlığı, Özak Tekstil patronunun isteğiyle ve skandal bir kararla sendikamıza 1.5 Milyon TL idari para cezası kesti
Teftiş sonucunda hazırlanan raporda sendikamızın ve üyelerimiz işçilerin işçileri başka bir sendikadan istifaya ve kendi sendikamıza üyeliğe zorlamak için baskı ve tehdide başvurduğu iddia edilmektedir. Ancak;
Bu baskı ve tehdidin somut olarak nasıl bir biçimde ve hangi araçlarla yapıldığına dair somut bir delile dayanan tek bir dayanak yoktur. Mesela bu baskı ve tehdit nasıl yapılmıştır? Zor ve şiddete mi başvurulmuştur? Eğer öyleyse, bunun somut olarak tespit edilmesi ve ayrıca suç duyurusu konusu yapılması gerekirken neden böyle bir şey yapılmamıştır?
Yok eğer, istifa ve üyelik baskısı çalışanın işten atılması ve bu yönde tehdit edilmesi şeklinde olmuşsa, (ki genelde sendikadan istifa ve ya başka bir sendikaya üye olmaya zorlama bu yöntemlerle yapılmaktadır); bu durumda bu tehdidin somut olarak etkili olabilmesi için Öz İpllik-İş üyesi olup da istifa ederek BİRTEK-SEN’e geçmeyi kabul etmeyen bir ya da bir kaç işçinin işten atılmış olması gerekmez mi? Takdir edersiniz ki, bunun olabilmesi için bu baskıyı yapan sendikanın işverenle açık bir işbirliği olması gerekir. Çünkü hiç bir sendikanın bir işçiyi işten atma yetkisi bulunmamaktadır. Bunun mümkün olmadığını herkes gibi çalışma bakanlığı müfettişlerinin de bilmesi gerekir. Bir işçiyi ancak işveren ve ya onun adına yetki kullanan işyeri yetkilileri işten atabilir. Ve yine herkes bilir ki, bu tür tehdit ve baskıların yaşandığı her sendikalaşma örneğinde, işçiler üzerinde, bir sendikaya üye olma veya olmama, istifa etme veya etmeme noktasında baskı ve tehdit unsuru olan en temel faktör işçinin işini kaybetmesi, yani işten atılması veya işyerinde yönetim tarafından ayrımcılığa ve mobinge maruz kalma korkusudur. Ve işçiler üzerinde bu baskı ve tehdit gücüne sahip tek odak işveren ya da işyerindeki işveren temsilcileridir. Bir sendikanın böyle caydırıcı bir baskı ve tehdit gücüne sahip olabilmesi ancak işverenle işbirliği içinde olması durumunda mümkün olabilir.
Raporda ve sendikamıza verilen ceza gerekçesinde, istifa ve üyelik için işçilere zor ve şiddet yoluyla bir baskı yaptığımıza dair somut bir bulgu olmadığına göre, teftişler sonucunda bu sonuca ulaşan bakanlık müfettişleri BİRTEK-SEN’in Özak işvereniyle işbirliği içinde olduğunu mu düşünmektedir? Bu açıklamaya muhtaç bir çelişkidir. Eğer öyleyse, yani sendikamız işçiler üzerindeki bu baskıyı işverenle işbirliği yaparak kurduysa, -çünkü başka türlüsü mümkün değildir- bu durumda asıl sorumlu ve ceza alması gereken işveren değil midir?
Yine bakanlığın kararında, sendikamıza söz konusu suçlamayla verilen para cezası hesaplanırken, iddia edilen baskı ve tehditlerden ötürü istifa eden ve sendikamıza üye olan işçi sayısı üzerinden değil, istifa etmeyerek Öz İplik-İş’te üyeliği devam eden işçiler üzerinden hesaplanmıştır. Bu da, raporun son derece dayanaksız ve gerçekleri ifade etmekten uzak olduğunu gösteren başka bir çelişkidir.
Öyle ki, rapor ve sendikamıza verilen haksız cezanın gerekçesi olarak, sözde baskı ve tehditle istifaya ve BİRTEK-SEN’e üyeliğe zorladığımız, ancak ne hikmetse hiçbiri istifa etmeyerek Öz İplik-İş’te üyeliği devam eden işçilerin mağduriyeti gösterilmiştir. İddia edilen tehdit ve baskının işçiler için somut bir karşılığı ve inandırıcılığı olabilmesi için mağdur olarak gösterilen Öz İplik-İş üyesi işçilerin en azından bir kaçının istifa etmiş olması gerekmez miydi?
Bakanlığın tespiti ve kararının tam aksine, asıl olarak sözü edilen istifa baskısı ve başka bir sendikaya baskı ve tehditle üye olmaya zorlanarak mağdur olan işçiler, Özak işvereninin açıkça kolladığı ve işbirliği yaptığı Öz İplik-İş üyesi işçiler değil,; Öz İplik-İş patronla işbirliği yaptığı ve işçilerin hak ve çıkarlarını savunmadığı için kendi özgür iradeleriyle bu sendikadan istifa ederek BİRTEK-SEN’e üye olan işçilerdir. Örneğin, tam da bakanlık müfettişlerinin teftiş için işyerine geldiği günlerde tam olarak 398 işçi işveren tarafından işten atılmıştır ve bu işçilerin tamamı o dönemde BİRTEK-SEN üyesidir.
Özetle, bakanlığın bu hukuksuz kararında suç gibi gösterilmeye çalışılan eylemler, tam aksine sistemli bir şekilde işçilerin sendika seçme hakkını baskı, tehdit, mobing ve en son işten atmalara başlayarak gasp eden işverenin ve onunla açık işbirliği yapan Öz İplik-İş Sendikası’nın bütün işçilerin yasal haklarını ve iş güvencesini tehdit eden bu açık saldırısı karşısında, 500’den fazla işçinin haklı tepkisiyle başlamış, son derece meşru, barışçıl ve anayasal bir eylemdir.
Çalışma Bakanlığı’na bağlı İŞKUR İl Müdürlüğü’nün hazırladığı tebligat, açıkça, patronun çıkarları gözetilerek, mücadele eden işçilerin ve sendikalarının cezalandırılması için hazırlanmıştır. Şanlıurfa OSB, bütün fabrikaların devlet teşvikleriyle kurulduğu; işçilerin ücretlerinin ve sigorta primlerinin dahi bir kısmının ve diğer teşviklerin gerçekte işçi ve işsizlere ait olan İşsizlik Fonundan ve yine halka ait olan hazine kaynaklarından ödendiği; en yüksek ücretin asgari ücret olduğu; patronların işçileri ve işçilerin cebinden çıkan fonları iliklerine kadar sömürdüğü bir Organize Sanayi Bölgesidir. Böyle bir bölgede işçilerin birleşerek hakkını aramasına kolay kolay izin verilmeyeceğini elbette biliyoruz. Böyle bir bölgede on binlerce işçinin sırtından, neredeyse sıfır maliyetle servetine servet katan patronların, işçilerin ücretlerini sefalet sınırında tutmak için ellerinden geleni yapacağını elbette biliyoruz. İşçilere ve sendikamıza yapılan saldırıların sebebi budur. Özak Tekstil’de yürüttüğümüz mücadelede devletin bütün mekanizmalarıyla karşımıza dikilmesinin sebebi budur. Gözaltıyla, tutuklama talebiyle, eylem yasağıyla işçilerin mücadelesinin üstesinden gelemeyeceğini anlayan patron, şimdi de Bakanlığı devreye sokarak sendikamızı maddi yollarla sindirmeye çalışmaktadır. Bu saldırı, yalnız BİRTEK-SEN’e değil, kölelik koşullarına ses çıkaran bütün emekçilere ve onları temsil eden bütün sendikalara yöneliktir. Çalışma Bakanlığı ve İŞKUR İl Müdürlüğü gönderdiği tebligat ile ‘Özak Tekstil’de yaptığınız gibi, patrona karşı gelirseniz; hakkınızı ararsanız; ekmeğinize, onurunuza sahip çıkarsanız; kölelik koşullarına boyun eğmezseniz cezasını çekerseniz’ demektedir.
Özak Tekstil’de fabrika içerisinde Öz İplik İş ve işyeri yönetiminin işçi düşmanı tutumuna dünya tanık olmuştur. Özak Tekstil’de devletin bütün mekanizmalarıyla işçilerin karşısında yer almasına bütün dünya tanık olmuştur. Ancak Özak Tekstil’de, haklı ve örgütlü işçilerin ve işçilerin haklı taleplerini ve iradesini esas alan mücadeleci bir sendikanın bu tür saldırılar karşısında asla geri adım atmayacağını, sinmeyeceğini de yine bütün dünya görmüştür. Sendikamız BİRTEK-SEN, her saldırının karşısında örgütlülüğü ve mücadeleyi büyütmek gerektiğinin bilinciyle hareket eden işçiler tarafından kurulmuş ve bu işçilerle büyümeye devam etmektedir. Başta Özak Tekstil patronu olmak üzere, işçi ve sendika düşmanı tekstil patronlarının ve onlarla işbirliği içinde hareket eden resmi kurumların saldırıları karşısında da aynı kararlılıkla mücadele etmeye devam edeceğiz. Urfa OSB’de ve ucuz işgücü cennetine çevrilmiş bölgede işçiler örgütlenecek, kölelik ve sefalet koşullarına karşı mücadeleyi büyütecek. Bu kölelik ve sefalet düzeni birleşen işçilerin mücadelesi ve BİRTEK-SEN ile değişecek.
BİRTEK-SEN Genel Başkanı
Mehmet Türkmen