Ahrazın sesi

Kulağımda rüzgar sesi ile sinek vızıltısının karışımını andıran bir ses. İstemsiz etrafıma bakıyorum yürürken. Sağımda uzunca boylu bir genç, elindeki sendika bayrağını olağanca kuvvetiyle sallıyor. Tanıyorum kendini. Akcanlar Tekstil işçisi. Ama o ana kadar fabrika önünde bir iki selamlaşma dışında sohbetimiz yok.

“Viuvv” sesleri o şiddetli sallayıştan çıkıyor, daha da dikkatimi çekiyor. Yürüyüşteyiz. Akcanlar Tekstil işçilerinin fabrikanın patronunun sahibi olduğu Grand Otel önünde yapmak istediği açıklamaya izin verilmemesi sonucu Demokrasi Meydanı’na yürüyoruz. Gözüm üzerinde hâlâ. Neden bu kadar sert sallıyor bayrağı? Bir yandan da birinin gözüne değecek kaygısı yaşıyorum. İşçiler sık sık slogan atıyor, neredeyse nefes almaya yer bırakmayacak kadar sık atılan sloganlara hiç eşlik etmiyor. Sadece bayrağı en yukardan tutup hızını hiç azaltmadan sallamaya devam ediyor, kavga eder gibi.

Meydanda açıklama yapılıyor, tanıdığım işçilerden birine soruyorum:

- Kimdir bu arkadaş usta, nasıl biri?

- Razaman’ı mı diyorsun? Duymuyor o konuşamıyor da.

Konuşmalar ve sloganlar sürüyor. Ramazan’ın gözleri ise kavga ediyor. Bakışlarıyla belki de ne konuşulduğunu anlamaya çalışıyor. Arada göz göze geliyor arkadaşlarıyla, öyle olunca hafif gülümsüyor etrafa. Yanındaki arkadaşı slogan atarken Ramazan’a dönerek ağzını hareket ettirmesi yönünde bir hareket yapıyor gülerek. Kısa bir gülüşme. Sonra yine aynı sertlik.

RAMAZAN DİRENİŞİN EN ÖNÜNDE GÖZLERI İLE DUYUYOR, KONUŞUYOR

21 yaşında, üç yıldır şimdilerde eylemde olduğu Akcanlar Tekstil’de çalışıyor. İlk iş deneyimi bura. Lise bitiyor, fabrika hayatı başlıyor. İşçi ailesinin dört çocuğunun en küçüğü. Anlattıklarım Ramazan ile yaptığımız mesajlaşmalardan. Fabrikada iş arkadaşlarından sadece bir kişi işaret dili biliyor, diğer işçiler telefona mesaj yazıp okutuyorlar kendine. İşçiler “ahraz” diye hitap ediyorlar ona kendi aralarında.

Ambalaj bölümü fabrikanın zor bölümlerinden. Ramazan engelli kadrosundan işe alındığı için normalde vardiyalı çalışmaması gerekiyor ama durum öyle değil. Bazı zamanlar gelmeyen işçilerin yerine Ramazan’ı kova çekmeye ya da başka makinelere veriyorlar. Bu da kafasını karıştırıyor. Ama araba alıp evlenmek istiyor Ramazan, bu koşullara rağmen çalışmasının sebebini böyle açıklıyor.

Patronun yedili sisteme geçme hamlesi Akcanlar işçilerinin eyleme geçmesinin ana sebebiydi. Mesailerin artık olmayacağını, pazar tatilinin ortadan kalkacağını öğrenince diğer işçilere katılmış hemen Ramazan.

Divan Otel önünde yapılmak istenen açıklamaya polis müdahalesinde Ramazan da orada. Çok korkmuş. Polis kendisine bağırıyormuş “konuş konuş” diye. Bunu sonradan arkadaşları anlatmış kendine. Polisler Ramazan’ı alırken işçilerden Müslüm Usta bağırarak koşuyor: “Duymuyor, konuşamıyor, onu bırakın.” Öyle çekip alıyorlar.

Ramazan, kötü insanlar dediği patronlarla aynı çatı altında kalmak istemediğini ama sonuna kadar da direneceklerini düşünüyor, söylüyor. 

Polisler, vali, Fatma Şahin... Hepsini sayıyor tek tek: “Bizim karşımızda yer aldılar bizi duymadılar, çok üzüldüm.”

Ramazan direnişin en önünde, yine gözleri ile duyuyor, konuşuyor, sinirleniyor. Bağırıyor da, bayrağı elinde.

Birleşelim, mücadele edelim

Bizi Takip Edin

Birleşelim, mücadele edelim

Bizi Takip Edin

Birleşelim, mücadele edelim

Bizi Takip Edin

Copyright © BİRTEK-SEN 2024

Bu internet sitesi Friedrich-Ebert-Stiftung Vakfı Türkiye Temsilciliği katkılarıyla hazırlanmıştır.

Copyright © BİRTEK-SEN 2024

Bu internet sitesi Friedrich-Ebert-Stiftung Vakfı Türkiye Temsilciliği katkılarıyla hazırlanmıştır.

Copyright © BİRTEK-SEN 2024

Bu internet sitesi Friedrich-Ebert-Stiftung Vakfı Türkiye Temsilciliği katkılarıyla hazırlanmıştır.