Özak Tekstil'de direnişi sonlandırdık ama taleplerimiz kabul edilene kadar mücadelemeiz sürecek
1- ÖZAK TEKSTİL’DE NELER OLDU, İŞÇİLER NEDEN EYLEME BAŞLADI?
Özak Tekstil işçileri 2023’ün Kasım ayı başında sendikamızda örgütlenmeye başladılar. Özak Tekstil’de 7 yıldır Öz İplik-İş Sendikası örgütlü ve yetkili sendika. Ancak bu 7 yıl boyunca Özak Tekstil’de, başta tazminatsız işten atmalar, günde 18-20 saati bulan zorla çalıştırma, baskı, mobing, kadın işçilerin uğradığı taciz ve tehdit gibi haksızlıklar olmak üzere, işçilerin görmediği zulüm kalmadı.
Levi’s, Zara, Hugo Boss gibi uluslararası markalara üretim yapan ve sözde sendikalı olan bu fabrikada, işçiler bütün bu hak ihlallerini yaşarken, işyerinde yetkili olan sendika işçilerin uğradığı bütün bu haksızlıklar ve zulüm karşısında sadece sessiz kalmakla yetinmemiş, işçilerin bu baskılara karşı tepkisini ve itirazlarını bastırmak, işçileri sindirmek için fabrikanın İnsan Kaynakları departmanı gibi çalışmıştır.
Örgütlü olduğu diğer fabrikalardan da, patron işbirlikçisi sarı sendika pratiğini yakından bildiğimiz bu sendikanın Özak’taki temsilcileri, patron adına işçilere tutanak tutmaktan, tazminatsız işten atılan işçiler işyerine dava açtığında kendi üyeleri olan işçilere karşı mahkemede patronun şahitliğini yapmaya kadar, patronun işçilere dayattığı vahşi sömürü, baskı ve kölelik düzeninin değnekçiliğini yapmaktadır.
10-12 yıllık usta işçilerin bile asgari ücretle çalıştığı, aşırı üretim ve günde 18-20 saati bulan zorunlu mesailer yüzünden işçilerin çalışırken baygınlık geçirdiği, kadın işçilerin sabah 8’den gecenin 3’üne kadar çalıştırıldığı ve gecenin o saatinde eve oldukça uzak yerlerde bırakıldığı, üç saat uyuyup tekrar işe geldiği bir fabrikadan söz ediyoruz.
Yine kadın işçilerin kimi ustalar ve sendika temsilcileri tarafından taciz edildiği, kadınlar buna itiraz edip şikayet etmek istediklerinde iftira atmakla tehdit edilip susturulduğu ve tazminatsız işten atıldığı bir fabrika…
Öz İplik-İş’in 7 yıldır yetkili olduğu bu fabrikada, bu 7 yılın son 4 yılı işçilerin bu sendikadan kurtulmak için verdiği mücadelelerle geçti. Daha önce, 2020 yılı başında da işçiler Öz İplik-İş’ten topluca istifa ederek başka bir sendikaya geçmiş, ancak patron ve Öz İplik-İş temsilcileri işbirliği yaparak yine işçileri işten atma ve ücretsiz izin tehditleriyle zorla istifa ettirip Öz İplik-İş’e üye yapmışlardır.
İşte Özak Tekstil böyle bir fabrika, Özak Patronu böyle bir patron ve bu işyerindeki sözde sendika böyle bir sendika.
Özak işçileri işyerindeki bu baskı, mobing, kölelik ve patron yandaşı sarı sendika düzenine karşı, 2023 Kasım ayı başından itibaren, Öz İplik-İş’ten istifa ederek sendikamız BİRTEK-SEN’de örgütlenmeye başlamıştır.
700 işçinin çalıştığı fabrikada, iki hafta gibi kısa bir süre içinde 500’den fazla işçi sendikamıza üye oldu.
Üyelikler başlayınca fabrika yöneticileri ve Öz İplik-İş temsilcileri içerde ikna ve sorgu odaları kurdular. Sendikamıza üye olan onlarca işçi tek tek bu sorgu odalarına çekilerek, baskıyla, işten atma tehditleriyle sendikamızdan istifa edip tekrar Öz İplik-İş sendikasına üye olmaya zorlandı. Bazı kadın işçiler, özel hayatları ve aileleriyle tehdit edildiler. Ve en son bir kadın işçi üyemiz, bu tehdit ve baskılar sonucunda istifa etmeyince işten atıldı. İşten atmalar başlayınca, bu baskı ve tehditlerden bunalan ve işten atmaların devam edeceğini bilen sendikamız üyesi 450’den fazla işçi iş bırakarak direnişe başladı.
2-DİRENİŞ BAŞLADIKTAN SONRA NELER YAŞANDI?
Direnişin üçüncü gününde patronun isteğiyle Urfa valisi Urfa genelinde 4 günlük eylem yasağı getirdi ve valinin talimatıyla fabrika önünde bekleyen işçilere sert bir şekilde müdahale edildi, sendika yöneticilerimiz gözaltına alındı. Fabrika önünde beklememize bile izin verilmedi. Yasak bitti ama buna rağmen, yine patronun talimatıyla hukuksuz bir şekilde fabrikanın olduğu sokağın giriş ve çıkışı asker barikatlarıyla kapatıldı. Fabrikanın sokağına dahi girmemiz yasaklandı. Sendikamız üyesi işçiler “sokağa girmek yasak” denilerek fabrika önüne bırakılmazken, fabrika müdürünün talimatı ve jandarmanın işbirliğiyle hukuksuz bir şekilde sadece direniş kırıcı işçiler içeri alındı. Jandarma’nın görevini kötüye kullanarak bir parçası olduğu bu hukuksuzluğa ve ayrımcılığa itiraz edip her tepki gösterdiğimizde ise gazlı, tomalı ve coplu saldırılarla sert müdahalelere maruz kalıp, defalarca toplu halde gözaltına alındık.
Direnişin ilerleyen günlerinde, valiliğin, jandarmanın ve emniyetin bu işçi düşmanlığına ve patron yandaşlığına il müftülüğü, Sanayi Odası ve Ticaret Odası yönetimleri ve AKP’li Belediye başkanı Zeynel Abidin Beyazgül de dahil oldu.
İşçilerin her gün namaz kılmak ve lavabo-tuvalet ihtiyaçlarını karşılamak için gittiği camiye Özak işçilerinin girmesi dahi müftülük kararıyla yasaklandı.
Çevre illerden askeri birlik takviyesi getirilerek, Özak işçileri OSB’nin dışına kadar sürüldü. Direnişin başladığı günden bu yana geçen 80 gün içinde, defalarca sert müdahaleler yapıldı ve çok sayıda kadın ve erkek işçi darp edildi. Defalarca toplu gözaltılara maruz kaldığımız direniş boyunca 190 gözaltı yapıldı. Sendika yöneticilerimiz ve işçi temsilcilerinin gözaltı süreleri uzatıldı ve tutuklama talebiyle mahkemeye çıkarıldılar.
İş mahkemesinin yetki alanına girmemesine rağmen, skandal bir kararla Özak Tekstil fabrikasının çevresinde ve yakınında eylem yasağı kararı alındı.
56. gününden sonra, Urfa’da fabrika önü veya yakınında sürdürme imkanı kalmayınca, gönüllü olan 10 işçi arkadaşımızla birlikte direnişi İstanbul’a, Özak Holding’in önüne taşıma kararı aldık.
Ama iktidarın ve emrindeki mülki amirlerin işçi düşmanı ve patron yandaşı pervasızlığı İstanbul’da da peşimizi bırakmadı. İşçi arkadaşlarımız ve sendika yöneticilerimiz destek için yanımızda olanlarla birlikte iki defa toplu halde gözaltına alındılar.
Geçtiğimiz hafta önce direniş çadırımızı kurduğumuz ve Özak Holding’in bulunduğu Zeytinburnu’da kaymakamlık bir hafta süreyle eylem yasağı getirdi. Aynı gün direnişi Başakşehir/İkitelli’de bulunan Özak Tekstil’in önüne taşıdık ama daha bir saat geçmeden Başakşehir kaymakamlığı da yasak kararı aldı ve yine gözaltına alındık.
Patron ve sarı sendika baskısına karşı anayasal hakkı olan sendika seçme hakkını kullanan, bu yüzden topluca işten atılan ve 80 gündür bu işçi düşmanlığına karşı direnen Özak İşçilerini Urfa’ya sığdırmayan bu iktidar ve emrindeki mülki amirler, işçileri İstanbul’a da sığdırmadılar.
Valisi, kaymakamları, kolluk güçleri, yargısı, müftüsü, iktidar ve devleti temsil eden bütün kurumlarıyla bu düzenin bütün güçleri, anaysayı ve işçilerin yasal haklarını ayaklar altına alan işçi düşmanı bir patronun çıkarları için, kendi yasalarını ve anayasayı da çiğneyerek hak arayan Özak işçilerine kelimenin tam anlamıyla savaş açtı.
Özak işçilerinin direnişini ve BİRTEK-SEN’de örgütlenmesini tehdit olarak gören sadece Özak patronu değildi elbette. Urfa ve bölgedeki sermaye güçlerinin ve onların hizmetinde olduğunu bir kez daha gösteren iktidarın ve yerel aygıtlarının sadece sendika seçme haklarının tanınmasını isteyen Özak işçilerine ve sendikamıza bu kadar düşmanca saldırmalarının ve bu korkularının sebebini çok iyi biliyoruz.
Özak işçilerinin direnişinin başarıyla bitmesi ve BİRTEK-SEN’in burada örgütlenmesi, bölgeyi Türkiye’nin Bangladeş’i, ucuz iş gücüne dayalı köle merkezi yapmak isteyenlerin hesaplarını bozacaktı çünkü. Patron ve iktidar işbirlikçisi sarı sendikalarla kontrol etmek istedikleri bu ucuz kölelik düzeni için, Özak işçilerinin ve BİRTEK-SEN’in bu direnişi büyük tehlikeydi çünkü.
Bir iktidarın ve onun emrindeki resmi kurumların, ne kadar işçi düşmanı ve patron yanlısı olduğunu göstermek için yapabildiği her şeyi yaptığı en çarpıcı örneklerden biri olarak tarihe geçti Özak Tekstil işçilerinin direnişi.
3- DİRENİŞİN KAZANDIRDIKLARI
Ancak, karşımıza çıkan bütün engellere ve bütün olanaksızlıklara rağmen, Özak işçileri sendikamızla birlikte, olağanüstü bir kararlılık, cesaret ve destansı bir mücadeleyle 80 gün boyunca süren ve 80 yıl da geçse unutulmayacak bir direniş örneği koydular ortaya.
Atılan işçilerin işe geri alınması ve sendika seçme haklarının tanınması talebimizi henüz elde edemedik belki. Ama Özak direnişi, köleliğe ve sarı sendika düzenine mahkum edilmek istenen yüzbinlerce, milyonlarca işçiye daha şimdiden çok şey öğretti, çok şey kazandırdı.
Özak işçilerinin direnişi, işçilerin nasıl bir birliğe, nasıl bir sendikaya ve nasıl bir sendikal mücadele anlayışına ihtiyacı olduğunu gösterdi. Ama hepsinden önemlisi de, bütün patronların ve iktidarın hak arayan işçilere karşı nasıl birleştiğini ve bu güçlere karşı mücadelede tek bir fabrikada değil, çok daha fazla fabrikada, OSB’ler ve havzalar düzeyinde güçlü bir birliğe ve örgütlülüğe ihtiyacımız olduğunu da bir kez daha gösterdi.
Urfa’da kurulduğu 13 yıldan beri yüzlerce işçiyi tazminatsız işten atmış, tarihinde tek bir işçiye bile tazminatını tam vermemiş bir fabrika olan Özak Tekstil’de, ilk defa, işçilerin ve sendikamızın kararlı mücadelesi ve direniş sayesinde işten atılan işçilerin %96’sının kıdem ve ihbar tazminatları ve senelik izin gibi alacakları tam olarak alınmıştır. Kalan 24 arkadaşımız için ise işe iade ve sendikal tazminat davaları açılmıştır.
Ayrıca, işçilerle birlikte sürdürdüğümüz kararlı mücadele, direnişimizin ülke sınırlarını aşan etkisi, başta Levi’s olmak üzere, Özak Tekstil’in üretim yaptığı uluslararası markalar üzerinde kurduğumuz baskı sonucunda, Levi’s siparişleri kesmek zorunda kalmış ve bu hak ihlalleri son bulup işçilerin ve sendikamızın talepleri kabul edilmezse ilişkisini tamamen keseceğini açıklamıştır.
4-ÖZAK TEKSTİL PATRONUNUN TUTUMU
Bildiğiniz üzere, direnişin başından beri hiç bir şekilde diyalog çağrımıza yanıt vermeyen, sendikamızı muhatap almayan Özak Tekstil yönetimi, direnişin etkisi ve markaların da baskısıyla, ilk defa 1 şubat tarihinde Sendikamızla bir görüşme gerçekleştirmişti. Ancak ne yazık ki bu son görüşme oldu.
Bu görüşmede işveren tarafı, işçilerin işe geri alınması konusunda aşamalı ve üretimin yeniden artması koşuluna bağlı bir formül önermişti. Diğer iki talebimiz konusunda ise tamamen uzlaşmaz ve olumsuz bir tutum sergilenmişti.
Bu görüşmenin ardından işçilerle toplantılar yaparak patronun teklifini ve görüşmenin sonuçlarını değerlendirdik. Bu toplantılar sonucunda ortaya çıkan sonuçları ve taleplerimizi Özak Tekstil yönetimine mail yoluyla yazılı olarak bildirdik.
Özak yönetimine verdiğimiz kapsamlı yanıtta, işçilerin görüşlerini ve hangi koşullarda anlaşabileceğimizi ayrıntılı bir şekilde yazdık.
Görüştüğümüz işçilerin tamamının, işe dönmek isteyen işçilerin koşulsuz ve aynı anda topluca işe alınması talebinde ısrarcı olduğunu ifade ettik.
Eğer işçilerin işe geri alınması ve sendika seçme hakkının tanınması ile ilgili taleplerimiz kabul edilirse, dışarıda geçen günlerin ücretleri ile ilgili talebimizde de esneyebileceğimizi söyledik.
En önemli taleplerimizden biri de, işçilerin işe geri alınmasıyla ilgili koşulların ve üç talebimizin karşılıklı bir protokolle imza altına alınmasıydı. Ancak biz yine de, işverenin bu konudaki olumsuz tavrı yüzünden diyalog ve çözüm sürecinde bir tıkanma yaşanmaması ve çözüme hizmet etmesi adına farklı bir öneride bulunduk. Bizimle protokol yapmak yerine, işveren tarafı, protokolde yer almasını istediğimiz taleplerin kabul edildiğini ve bu konuda güvence verdiğini kamuoyuna açık bir şekilde deklare etmesi ve markalara da bunu yazılı olarak taahhüt etmesi bizim için yeterli olur dedik.
Çünkü eğer bu hak ihlallerini ortadan kaldıracak ve işçilerin işe geri dönmesini sağlayacak bir anlaşma olmazsa Levis buradan tamamen çekilecek ve bu Urfa’daki fabrikanın kapanması demek. Uluslararası bağımsız denetim kurumlarının direnişimiz sürerken bizzat Urfa’ya gelerek ve bütün taraflarla görüşerek yazdığı rapor da hak ihlallerini ve bütün taleplerimizin haklılığını ortaya koyuyor. Bu rapor kamuoyuyla paylaşıldıktan sonra sadece Levis değil, Özak’a ait Malatya ve İstanbul’daki fabrikalara üretim yapan markaların da çekilmesi gündeme gelecek.
Bunun olmaması için defalarca işverene çağrı yaptık. Siparişler kesilmesin, bu fabrika kapanmasın, işçileri işe geri alın, işçilerin yasal haklarına ve sendika tercihine saygı duymayan tutumunuzdan vazgeçin dedik.
Hatta bununla da yetinmedik, Levis’a çekilmek yerine kalmakta ısrar etmesi ve bunun için işvereni anlaşmaya zorlamak için daha fazla sorumluluk alması için yazılar yazdık.
Ama bütün bu iyi niyetli çabamıza ve bütün çağrılarımıza rağmen, Özak Tekstil yönetimi, hem de Sosyal Sorumluluk Müdürü imzasıyla, bu kadar bariz hak ihlallerine ve hukuksuzluğa rağmen, bütün sorumluluğu işçilere ve sendikamıza yıkan, son derece pişkin bir şekilde, sanki işçilerin maruz kaldığı bütün suçları biz işlemişiz gibi, suçlayıcı bir dille yazılmış ve diyalog yolunu tamamen kapatan uzun bir maille yanıt verdi.
Bu Hem suçlu hem güçlü bir özgüvenle ve son derece şımarıkça yazdıkları yanıtın tek dayanağı ise, çalışma bakanlığı müfettişlerine yazdırdıkları rapor.
Çalışma bakanlığı tarafından, bizzat Özak patronunun talimatıyla ve patron ne söylemişse olduğu gibi rapor yazmak için yapılan denetimden, mağdur ve şikayetçi taraf olarak ne işçilerin ne de sendikamızın hiç bir şekilde haberi olmadığı gibi, denetim sırasında işten atılan ve direnişte olan sendikamız üyesi 450 işçiden ve sendikamızdan tek bir kişiyle dahi görüşülmemiştir.
İşçi ve sendika düşmanı bir patronu korumak ve anayasal hakları için mücadele eden Özak işçilerinin direnişini boğmak için, valisinden kaymakamlarına, jandarmasından emniyetine, yargısından müftüsüne kadar bütün devlet güçlerini seferber eden iktidar, bu skandallara çalışma bakanlığı’nı da dahil etmiştir.
İlçe kaymakamlıklarının son yasak kararlarının da ardından, bugün itibariyle İstanbul’daki çadır direnişimizi bitiriyoruz.
Ancak atılan işçilerin geri alınması, işçilerin sendika seçme haklarının tanınması ve bu koşulla Levis’in bu işyerine üretim yaptırmaya devam etmesi ve fabrikanın kapanmaması için aynı sorumlulukla elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.
Özak Tekstil yönetiminin bütün diyaloğa son veren ve düşmanca bir dille yazılmış son yanıtına rağmen, iki gün önce Levi’s’a aynı çağrıyı yapan bir yazı daha yazdık.
80’inci gününde bugün direnişi bitiriyoruz ancak mücadelemiz devam edecek. İşten atılan bütün işçiler işe geri alınıncaya ve sendika seçme hakkı tanınıncaya kadar hem Özak Tekstil hem de Levis’a yönelik kampanyamız ve mücadelemiz aynı şekilde sürecek.
Eğer bu çabamızı sonuç vermez ve Özak işvereninin bu işçi ve sendika düşmanı tutumu yüzünden Levis ve diğer markalar çekilir ve fabrika kapanırsa, işçilerin sendikal tazminatları konusunda, Uluslararası düzeyde Levis’ı sorumlu tutmaya ve bu mağduriyetin giderilmesi için meşru, fiili, demokratik ve hukuki her yolla mücadelemizi sürdüreceğimizi ilan ederiz.